web_logo.jpg


   
 
  Bağlama( Saz )

ba_lama-saz.jpg







Anadolu'da yapılan arkeolojik kazılarda, Milattan önceki dönemlere ait Sümer, Hitit kabartmalarında ve Yunan antik eserlerinde bu günkü bağlamaya benzer sazlara rastlanılmıştır. Ancak, bu konuda yakın tarih ile bağlantı sağlayan somut verilerin olmayışı, bu kalıntıların görünümden öteye değerlendirilmemesi sonucunu doğurmuştur. Zirâ bağlama formlu çalgılar (literatürlerde adlandırma genellikle " Laute "dır) hakkında varolan en eski yazılı bilgiler; genellikle Çin kaynaklarında ve yaklaşık M.S. 1. yüzyıldan itibaren başlamaktadır. Bu nedenle araştırmacıların çoğunluğu tarafından, büyük göçler sonrası Asya'dan Anadolu'ya getirilen " Kopuz "un, bağlama ve bağlama formlu çalgıların menşei olduğu görüşü temel alınmaktadır. Her ne kadar konunun inanç boyutu doğrultusunda Şamanizm bağlantısı ile bu görüş desteklense de, Anadolu gibi önemli bir kültür coğrafyasında böylesine bir boşluk olduğunu ve bu boşluğun tarihin çok ileri bir döneminde salt taşınma yoluyla dolduğunu düşünmek akılcı değildir. Kaldı ki; bağlama formlu çalgılarda gelişmişlik, çeşitlilik, çalım zenginliği, geniş kullanım özellikleri vd. noktalar göz önüne alındığında Anadolu'nun çok ileride olduğu açıktır. Buradan hareketle, ateşin ilk nerede ve kimin tarafından bulunduğunun bilinmesi kadar karmaşık bu konuda, Asya ve Anadolu toplumlarının çalgı yaratma ve kullanma kültürünün bir arada düşünülüp değerlendirilmesi daha doğru olacaktır.

Çalgıların, buna bağlı olarak kopuz (bağlama) tipli çalgıların çıkış kaynağı, formu konusunda da farklı görüşler vardır. Bunlardan en belirgin olanı; avlanma yayındaki kirişin titreşimini değerlendiren insanoğlunun bu bilgiyi geliştirerek (avlanma yayına su kabağı vb. maddelerden ses kutusu eklemesi, bu yapıyı daha sonra tek parça ağaçtan yapması, ses tablosu fikri, tel sayısı artması, burgu, perde sistemi vb.) günümüz çalgılarına ulaştığıdır. Özellikle, kuzey Asya gibi dış etkilere önemli ölçüde kapalı kalmış bölgeler ile, değişim ve gelişimlerden nispeten daha az etkilenmiş orta ve güney Asya'daki çalgılar incelendiğinde, bu görüşün doğru olma ihtimali ağırlık kazanmaktadır. Zira; sazların hala prototiplerine yakın (kavisli sap, ilkel ses kutusu-ses tablosu, at kılı, bağırsak tel vb.), çalım tarzlarının çok eski karakterli olduğu rahatlıkla görülmektedir. Bu teorinin geniş sahaya yayılmış örnekler incelenerek ve buradan hareketle kurgulanmış aşağıda verilen çizimi Erol Parlak tarafından resmedilmiştir:

Telli Sazların Doğuşu

Asya ve Anadolu gelenek ve göreneklerinde derin izleri görülen, Islâmiyet'ten önceki inanç sistemi Şamanizm'in temelinde kopuz kültürü yatmaktadır.

Prototip
Kopuz

Mısır
Harpası

Kıl Kopuz

Telli sazları el veya ok (yay) ile çalmak en eski geleneklerdendir. Bir çok sazın ve bağlamanın prototipinin de ok veya el ile çalındığını tespit etmiş bulunuyoruz.

Bağlama dahil, bugünkü birçok yaylı ve yaysız sazın atası kopuzun gelişimi, çok uzun bir süreçte olmuştur. Kopuzdan türeyen Asya ve Anadolu kültürüne ait birçok sazın bünyesinde, morfolojik yapıda, çalış tekniğinde vd. hususlarda ortak özellikler olduğu görülmüştür.

Saz
(Anadolu)

Saz
(Azerbaycan)

Dutar
(Özbekistan)

Cura Baltasaz
(Anadolu)

Komuz (Kırgızistan)

Kopuz: Asya ve Anadolu kültüründe ortak bir deyimdir. Dış etkilere daha kapalı olan Kuzey Asya kültüründe sazların adlarında genellikle kopuz terimi ve onomatopeler (ses yansımaları ve bu yansımalardan doğan adlandırmalar) yan yana kullanılmaktadır. Güneye doğru inildikçe onomatopelerle birlikte Farsça tel sayısı söyleyerek adlandırma geleneği ile karşılaşılmıştır. Dutar, setar vb. Bu gelenek Anadolu'da da vardır. Ancak, adlandırmalar hep Türkçe'dir. Ikitelli, üçtelli vb.

Tel unsuru ve telin nitelikleri sazlarda çok önemlidir. Araştırmalarımız sırasında telli sazlardaki ilk tel maddesinin at kılı olduğu tespit edilmiştir. Uzunca bir süre devam eden at kılından sonra bağırsak tel de kullanılmaya başlanmış, daha sonra özellikle ipeğin ulaşabildiği yerlerde ipek teller de takılmıştır. Telli sazlarda kullanılan en son madde ise; metal teldir. Ancak, at kılı her dönemde vazgeçilmez olarak varıldığını sürdürmüştür.

Metal tel, sazlara tını ve icra tekniği yönünden çeşitli değişimler getirmiştir. Bunlar arasında; saz boylarında meydana gelen büyümeler, ağaç göğüs kullanımı ve el ile çalışın yanında, sazların pena, mızrap ya da tezene denilen araçlarla da çalınmaya başlanması en önemlilerinden birkaçıdır.

Asya saz kültüründe genellikle iki ya da üç telli sazlar görülmektedir. Bu çevrelerde üç veya daha fazla sayıda telli sazlar görülmesine karşın, bu kültürün en orijinal olan karakteristik tipi iki tellidir.

Dutar
(Özbekistan)

Dutar
(Türkmenistan)

Dombra
(Kazakistan)

 

Asya'da iki ve üç telli sazların büyük çoğunluğu el ve yay ile çalınmakta olup, iki telliler daha çok alt tel birinci derece karar alınarak icra edilmektedir. Araştırmalarımız sırasında iki tellilerdeki bu anlayışın Anadolu'da da varolduğu ve üç telli kullanımda “ Bağlama düzeni ”ne geçişin ayağını oluşturduğunu tespit etmiş bulunmaktayız.

Kopuz terimi Anadolu'da yaklaşık 17. yüzyıldan itibaren yerini " Bağlama " terimine bırakmıştır. Ancak, Anadolu'nun çok çeşitli yöre adlarında hala yaşamaktadır. Kopuz teriminin terk edilmesinin altında çok çeşitli nedenler yatmaktadır. Bunlardan en önemlisi yaklaşık 16. yüzyılda kopuz aleyhine başlayan karalamalardır. Bundan dolayı, binlerce yıl öncesinden beri süregelen kopuzun adı ve kendisi kötülenmeye, terk edilmeye başlanmıştır. Şehirlerde başlayan bu düşünce tarzı Anadolu'nun bir çok yerinde etkili olmuş, müziği kopuzun geleneğindeki gibi dinsel ve felsefi bir temele oturtan Alevi-Bektaşi topluluklarının dışında, çalgı çalmanın günah olduğuna vardıracak kadar ileri giden ve günümüze kadar süregelen bir anlayışın yerleşmesine neden olmuştur. Çalgısından vazgeçmeyen Alevi-Bektaşi toplulukları dışında kopuz (bağlama) terk edilmeye ve yalnızca eğlenceye dayalı bir anlayışla çalınmaya başlanmıştır.

Anadolu'da kopuzdan sonra kullanılan terim genellikle " Saz " ya da " Bağlama "dır.

Üç Telli Bağlama

Irızva (Ruzba)

Üçtelli Bağlama (Dirmil)

Bağlama
(Neşet Ertaş)

 

Baltasaz

Cura Baltasaz


Anadolu kopuzunda (bağlamada) mızrap kullanma fikri yaklaşık 14. yüzyıldan itibaren sazlara takılmaya başlanan metal tel gelişiminden sonra Osmanlı Sarayı ve çevresinde oluşmuştur. Özellikle sesi az olduğu için fasıllarda zorlanan sazların volümünü yükseltmek için oluşan ve 17. yüzyıldan itibaren oturmaya başlayan bu kavramın, Anadolu'ya geçişi de öncelikle Osmanlı Saray kültürü etkisindeki Anadolu şehirlerinde başlamış, nihayet oradan da köylü halka ulaşmıştır. Geleneğini sıkı sıkıya koruyan Anadolu köylüsünün mızrabı benimsemesi çok sonraları ve zor olmuştur. Metal teli bulmakta da çok sıkıntı çeken fakir Anadolu halkı, mızrap kullanımına bütünüyle hemen hemen Cumhuriyet döneminden sonra geçmiştir. Ancak, Aşık Veysel gibi el ile çaldığı halde mızraba kolayca geçenlerin yanında...

Aşık Veysel Zakir Ismail

mızrabı hiç bir zaman benimsememiş ve yalnızca el ile çalmayı sürdüren ustalar da olmuştur.

Ramazan Güngör Nesimi Çimen

Mızrap (tezene) kavramının oluşmasından sonra Anadolu sazında ve müziğinde çeşitli değişiklikler meydana gelmiştir. Mızrabın benimsenmesinden sonra sazların tel sayıları artmış, bütün teller metal ve ses tablosu (göğüs) ağaçtan olmuştur. " Mızraplı sazlar " diye bir sınıflandırma meydana gelmiş, hala el ile çalındığı halde kimi sazlar, bu sınıflandırmanın içine dahil edilerek terminolojik bir yanlışlığa da gidilmiştir. Mızrap kavramı ile birlikte vuruş kalıpları şekillenmeye başlamış, daha sonraları müziğin genel karakteri bu kalıpların belirleyici güdümüne kilitlenmiştir. Zamanla, el ile çalma tamamen terk edilmiş ve bağlamanın yalnızca mızraplı bir saz olduğu anlayışı yerleşmiştir.

Bağlamada Cumhuriyet Döneminden sonra önemli değişim ve gelişimler olmuştur. Radyoların ve müzik piyasasının kurulmasıyla bağlama üretimi sektöre dönüşmüş, bunun sonucunda da her türlü teknik ve malzeme kullanılmaya başlanmıştır. Farklı özelliklerdeki bir çok yöre müziğini tek bir yapıda birleştirmeyi amaçlayan radyo anlayışıyla, bağlamaya değişik koma nispetlerinde perdeler bağlanmış ve bu kullanım alışkanlığa dönüşmüştür.

Radyo Sanatçısı Nevzat Ekmekçioğlu ve
Tampere Perdeli Sazı
Büyük boyut için tıklayın

Muzaffer Sarısözen (Si Koma Bemollü Sazı Ile)
Büyük boyut için tıklayın

 

 
     

 

El ile bağlama çalma geleneği ve tekniği Anadolu'da Teke yöresi Yörük Türkmenleri başta olmak üzere, orta, güney ve doğu Anadolu'daki Alevi-Bektaşi toplulukları ile, az da olsa Gaziantep Oğuzeli yöresi Türkmenleri'nde hala yaşatılmaktadır.

Halil Ibrahim Ünal (Dirmil)

Ömer Kanyılmaz (Dirmil)

Bugün gelinen noktada; bağlamanın ve bağlamaya ait kültürün, rengin, çalış tarzlarının ne olduğu, ne olması gerektiği gittikçe belirginleşmektedir. Bize göre başvurulması gereken öncelikli yer; bu kültürün gerçek sahibi ve taşıyıcıları, birinci el kaynağı olan, Halk Ozanları, Aşıklar, Saz Şairleri, Mahalli Sanatkarlar, Dedeler, Zakirler vb. ile, bu olguyu bilen, çalışmalarını bu temel üzerine kurmuş kentli müzik adamları ve akademisyenler olmalıdır. Zaten bu doğal süreç bütün gerçekliği ile işlemektedir.

Evrenselleşme yolunda hızla ilerleyen bağlamada, ulusal ortak zevkin ve tercihlerin oluşmasında önemli adımlar atılmaktadır. Ancak bu gelişmenin tek düzeleşme ve bağlamanın yalnızca belli bir yönünü içine alarak oluşma tehlikesi belirmiştir. Gerçek entellektüellerin toplumu bu anlamda ileriye taşıyamaması ve serbest piyasa üretimlerinde pazar kaygısı güdülmesi bunun temel etkenlerindendir. Unutulmamalıdır ki; Anadolu kültürü ve bağlı olarak müziği bir bütündür ve bu bütünün ilerici nitelikli olan her değeri özenle korunmalı, geliştirilmeli ve geleceğe aktarılmalıdır.

                                          Erol Parlak

 

 

 
 

 

 

 

 
 
 
 designbygunay.gif

AGSL Pano
 
Günün Haberleri
 
Tavsiye Siteler
 
WeB DeSiGn By GüNaY
 

des.jpg

 
Bugün 3 ziyaretçi (8 klik) Sitemizi Ziyaret Etti
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol